Zelandiya Kıtası: Neden 375 Yıl Beklemek Zorunda Kaldı?
Öncelikle, Hollandalı denizci Abel Tasman’ın 1642’de güneyde bilinmeyen bir kıtayı keşfetmesiyle başlayan hikayeyi hatırlayalım. O dönemde Yeni Zelanda’nın bulunduğu bölge, Avrupalılar tarafından tam anlamıyla keşfedilmemişti. Tasman, bölgede gizli bir kıta olduğunu düşünüyordu ve keşfetmek amacıyla buralara doğru yola çıktı.
Tasman, Yeni Zelanda’nın Güney Adası’na ulaşmayı başardı ancak yerli halkla olan karşılaşması pek iyi geçmedi ve keşif yolculuğunu tamamlayamadan geri dönmek zorunda kaldı.
Ardından, 100 yıl sonra James Cook isimli harita yapımcısı bu bölgeye seyahat etti ve kayıp kıtayı bulma görevini üstlendi. Ancak somut kanıtlar 1895’te İskoç doğa bilimcisi James Hector sayesinde gün yüzüne çıktı.
Yeni Zelanda’nın sular altında kalan büyük bir kıta alanı olduğu anlaşıldı ve jeologlar bu kıtayı yeniden incelemeye başladı. Zelendiya, farklı kayaç türleri ve jeolojik özellikleriyle diğer kıtalardan ayrılıyordu.
Zelandiya’nın varlığını kanıtlayan en çarpıcı delillerden biri, kıtadaki özgün kayaç türleriydi. Ayrıca Zelandiya’nın, Gondwana kıtasının bir parçası olduğu düşünülerek burada farklı canlı türlerine ev sahipliği yaptığı teorize ediliyor.
Geçmişte Yeni Zelanda’da bulunan dinozor fosilleri de kayıp kıtanın varlığını destekler nitelikteydi. Ancak bu konuda daha fazla araştırma ve keşif yapılması gerekiyor.
Kaynaklar: BBC, The Geological Society of America
İlginizi Çekebilir: Zelandiya: Gizemli Kıta’nın Ardındaki Gerçekler